Tuesday, October 28, 2008

İki Kelime


“bir süre yokum” derken, “bir süre yokuz” demek varmış..

beyaz zemin üzerine kırmızı bir yazıyla yaşadık birkaç gün..

beni en çok şaşırtan, blogspot’un kapatıldığını farkettiğimde, ki bir arkadaşım haber verdi ve o da bir blogger, hiç şaşırmamam oldu.. yani internet yasaklarıyla o kadar iç içe yaşamaya başlamışız ki, kendi sayfam kapatıldığında bile tepki vermiyorum.. “nasılsa açılır bir gün” umursamazlığı sinmiş üzerime..

asıl sinirime dokunan da bu oldu...!!!

Sunday, October 19, 2008

Friday, October 10, 2008

Lagosun Tabağındayız


Akyaka’dayız.. Azmak kenarındaki sazlıkların arasından deniz kıyısına doğru yürürken, fotoğraftaki bayanla karşılaştık.. etraftaki yüzlerce tatilciyi umursamadan birşeyler yapıyor idi. “birşeyler” diyorum, çünkü ilk bakışta ne yaptığını anlayamadık.. herkes oltanın ucundaki balığı almaya şartlanmışken, bu bayan oltanın ucuna balık takıyordu.. üstelik yüzlerce..

ve tabii, benim gibi yeni yetme bir fotoğrafçı içinse bulunmaz bir nimetti :)

biraz sohbet edince ne olduğunu anlamaya başladık.. Lagos avına hazırlık yapıyordu.. büyük balığı yakalamak için küçük yemleri, ipin ucuna boncuk dizer gibi, oltalara diziyordu.. menüde lagosun en sevdiği sardalye ve tirsi vardı.. hatırlayın, Bozcaada’da "asma yaprağında sardalye" yemiştik.. burada ise sardalyelerimiz yem olmaktan öteye gidememişti..

“şu yaşadığımız hayatta neredeyiz acaba” diye düşündüm kendi kendime..

oltanın ucundaki sardalye miyiz.. ya da oltayı dizen miyiz.. ya da haftasonu küçük kayığını alıp öylesine balığa çıkan mıyız.. ya da bir sardalye bile tutamadan limana dönen balıkçı teknesinde miyiz.. ya da balık lokantasında ortaya gelen büyükçe bir lagosu arkadaşlarıyla paylaşan mıyız.. ya da o lokantanın sahibi miyiz..

nerede olursak olalım, biliyoruz ki, birbirimize göbekten bağlıyız.. balıkçı olmadan balığı tadamayız.. balığı alan olmazsa balıkçıyı bulamayız..

"bütün bunları niye anlatıyorsun" diyeniniz olabilir..

insan, yüzyılın krizini yaşadığını anlayınca, en klasik öyküyü anımsıyor da ondan.. büyük balık ve küçük balığı..

ekonomi hocalarımız altı ay öncesinden söylüyorlardı, merkez üssü ABD olan ekonomik krizin er ya da geç kapımızı çalacağını..

önceden hazırlıklı olsak da, likit kalarak paramızı korumaya çalışsak da krizden kaçma şansımız var mıydı? ABD Merkez Bankası FED’in binlerce kilometre öteden cebimizi karıştırmasına engel olabilir miydik?

ne kaçabildik ne de engel olabildik..

Akya’nın kovaladığı küçük balıklarız çünkü.. ya da Lagos’un tabağındaki minik sardalyeleriz..

ama onurluyuz.. pes etmeye niyetimiz yok..

öyle di mi..

minik sardalye kardeşlerim :)