Friday, November 21, 2008

Ağbi Terörist Kardeşi Şehit


haber bültenlerinde geçen yüzlerce haberden biri..

kendimce düşündüm bir an, Bitlisli anne babanım yaşadığı dramı..

iki oğlunuz var ve birinden belki de hiç haber alamıyorsunuz, ki elinde silah dağlarda dolaşıyor; diğer oğlunuzu ise askere gönderiyorsunuz, ki o da şehit oluyor.. ve belki de ağbisinin sıktığı bir kurşunla..

Türkiye’de yaşayan Kürt vatandaşlarımızın çok büyük bir kısmının, bu ülkeye en az bizler kadar bağlı olduklarından eminim.. bu haber bile bunun en açık kanıtı değil mi?

Bitlisli aile, istese küçük oğullarını, askere değil de dağa gönderemez miydi?

“oğlum ağbin terörist oldu, sen de ol !” diyemez miydi?

kendimize şu soruyu sormalıyız;

acaba, bizler mi daha vatanseveriz, yoksa bir oğlu terörist iken diğer oğlu da şehit olan Bitlisli aile mi?

elbette, terör örgütünün amacının Türkiye’yi bölmek olduğunun farkındayız.. ancak, bu kabul edilemez talep, Kürt vatandaşlarımızın haklı taleplerini görmezden gelmemize sebep olmamalı..

eğer, Modern Dünya’nın bir parçası olmak istiyorsak, ülkemizin ileri bir demokrasi olması için elimizden geleni yapmalıyız..

Kürt vatandaşlarımızın kültürel kimliklerini özgürce yaşayabildikleri, çocuklarına Türkçe eğitim yanında Kürtçe de eğitim verebildikleri özgür bir TÜRKİYE dileğiyle..




Not: Fotoğraf, Çanakkale Savaşları'nın yaşandığı yerlerden birine ait.. Anzak Koyu..

Thursday, November 13, 2008

Hayallerim



Ferrari’nin içi değil, hurdalıkta boyasız kaputun üstü

platinum card değil, 5 ya da 10 kuruş para üstü

fitness center değil, pazar yerinde kasalar

elimde hediye değil, satmak istediğim kasımpatılar

balık lokantası değil, deniz kenarında tabure

marka değil, işportadan iki kazak bir bere

mini etek ve yüksek topuk değil, mavi kot düşük olmayan

sarı saç ve siyah kaş değil, sarışın ya da esmer doğalından

bir gecede “aşkım” değil; gözyaşı, tutku ve sevgi

sofrada jumbo karides değil, tavada hamsi

İnönü’de loca değil, kale arkası, mümkünse boğaza bakan

gelmek için davetiye bekleyen değil, çat kapı bana sarılan

konuşurken “adamım” değil, yürekten “kardeşim”

işte bunlardır, hayallerim...

Saturday, November 01, 2008

Olamaz Mı ?


Semra Hanım’ın sunduğu bir program var, Flash TV’de.. bilmiyorum, dikkatinizi çekti mi?

geçenlerde denk geldi, kısa süreli de olsa seyretme fırsatı buldum.. genelde 50 yaş üstü bayanlar ve 60 yaş üstü bayların katıldığı bir evlilik programı..

yarışmacılar(!), öyle demek geldi içimden, bence çok da eğlenceli bir müzik eşliğinde sırayla çağrılıyor ve seçici bay ya da bayanla görüşüyorlar.. ve ilginç olan, yöneltilen soruların hep aynı olması..

eviniz var mı ?

evet ise, evinizde tek başına mısınız yoksa bakmak zorunda olduğunuz biri var mı?

çocuğunuz var mı?

evet ise, evliler mi ve kendilerine bakabiliyorlar mı?

geliriniz nedir?

yukarıdaki sorulara cevabınız varsa ve seçici bay ya da bayan da size ilgi duyuyorsa sorun yok demektir..

“buyrun sizi şöyle alalım.. siz içerde görüşün, anlaşın..”

aslında bu programın, bence, çıktıları o kadar fazla ki.. her karede hayatı sorguluyorsunuz.. her soru sizi olmadık yerlere götürüyor..

şu an bile, bu satırları yazarken bir anımı hatırladım..

il sağlık müdürlüğündeyiz ve hizmet içi eğitim alıyoruz.. hocamız insan psikolojinden bahsediyor ve bir slide gösteriyor.. slide’da demir parmaklıklarla çevrili bir oyun alanı var ve o parmaklıkların dışında çocuklar var.. çocuklar oyun alanına girebilmek için birilerinden yardım almak zorunda, aksi halde o alana girme şansları yok.. ve çocuklar bunun için ellerinden geleni yapıyor.. yalnız, çocuklardan biri oyun alanına kayıtsız ve o kendi oyununu keşfetmiş ve bir köşede kağıtlarla bir şeyler yapıyor..

hocamızın sorusu şu idi..

arkadaşlar, sizce en sağlıklı davranışı gösteren ve göstermeyen çocuk hangisi?

herkes, oyun alanına girebilmek için herşeyi yapan çocukları sağlıklı tepkiyi veren çocuklar olarak gösterirken, ben kimseyi umursamayan ve kendi oyununu oynayan çocuğu seçmiştim..

yani bana göre en sağlıklı tepkiyi veren çocuk, hoca da dahil herkese göre psikolojik desteğe ihtiyacı olandı :)

halen de o çocuğun en sağlıklı davranışı gösteren çocuk olduğuna inanıyorum!

herkesin gittiği yoldan gitmeyen ve kendi yolunu çizebilen insanları sevdim hep..
yaratıcı ve zeki insanları..

yine daldan dala mı atlıyorum yoksa :)

hayır, hiç sanmıyorum.. Semra Hanım’ın programıyla, demin bahsettiğim o küçük anekdot bence fazlasıyla örtüşüyor..

“ev, araba, düzenli gelir.. bi de fiziği düzgün olsun, tamam” diyenlere inat..

hayat o kadar da basit değil be güzelim..

o çok beğendiğin adam bir trafik kazasında yüzünü kaybederse ne yapacaksın; ya da kolunu, bacağını.. bırakıp gidecek misin?

“belli kalıpların dışına çıkalım” diyorum..

herkes için çok değerli olan bir meta bizim için değerli olmasın mesela.. ya da kimsenin bakmadığı bir şeyi başımıza taç edelim..

OLAMAZ MI?





Not: “bir süre yokum” demiştim, ama şu yasak kanıma dokundu .. yazmaya devam..