Tuesday, December 30, 2008

Yakın Olsun


ikibinsekiz farklı geçti harbiden..

kendimi çok değerli hissettiğim anlar da oldu,
klozetteki su yerine konulduğum anlar da..

acımasız olduğum anlar da oldu,
acınacak hale düştüğüm anlar da..

yaşadıklarımın muhasebesini yapmayı pek sevmedim oldum olası..
hayatı ve yaşananları anketleştirmek hoşuma gitmedi..

çok güzel ise 5
güzel ise 4
vasat ise 3 gibi..

yaşadığımız en kötü gün, belki de hayatımızın en değerli günü olabilir de ondan.. o gün birçok şeyi daha iyi anlarız.. ya da o gün çoğu şey anlam kazanır..

yaşadığımız en güzel gün ise belki de akıp giden bir kuyruklu yıldızdır.. bin senede bir geçen kuyruklu yıldız..
bilirsiniz, bir daha yaşanmayacağını ve belki de o yüzden hatırlamak bile istemezsiniz, acı verir..

malum, ikibinsekizde bildik hatalarımı tekrarladım; önyargılarımından kurtulamadım..
değer verdiğim bazı insanların sonradan ne kadar sıradanlaştığını gördüm..
ilk bakışta arkadaş bile olamayacağımı düşündüğüm insanlarla ise ne kadar çok şey paylaştığımı..
ne diyelim; önyargıların gözü kör olsun :)

ikibindokuz biraz farklı olsun istiyorum..

adil olsun en başta..

yüzü gülmeyen insanların yüzü gülsün..

hak eden insanlar mutlu olmak için daha fazla beklemesin..

hayatı yalan olan insanlar benden uzak dursun..

ve sevdiklerim yakın olsun...

Tuesday, December 16, 2008

Ökse Otu


Dersu Uzala’yı bilir misiniz?

ben de bilmezdim.. Minecim sayesinde seyretme fırsatı buldum, hem de Hare Beyaz Çikolatalı Mocha Kahve Aromalı Likör eşliğinde :)

Dersu Uzala, ormanda yaşayan, attığını vuran, iz süren, koku alan, sadece ihtiyacı kadar avlanan, yaralı hayvanları kurtaran, saf, temiz bir adamdır.. filmde de haritacı bir Rus Subayı ile olan dostluğu anlatılır.. çok güzel bir film, tavsiye ederim..

ve daha dün, aslında çok da yakınımda bir Dersu Uzala olduğunu farkettim..

Sevgili Ufuk..

93 model Skoda'sı, bagajında her daim mangalı, geçmişte yarışmalara katılabilecek kadar body yaptığı her haliyle belli olan şekli şemali, aramızdaki bir seneyi deviren arkadaşlığa rağmen bana hala zaman zaman "Timur Bey" deme ısrarı, işi gereği Ankara’nın suç haritasını bile çıkarabilecek bilgi düzeyi ile farklı bir adamdır Ufuk..

öyleymiş, yeni tanımışım meğer arkadaşımı..

Beypazarı’ndan Ankara’ya giderken anladım, yanımdaki adamın çağdaş bir Dersu Uzala olduğunu.. onun kadar iyi bir avcı olmasa da en az onun kadar doğayı bilen, gözlüklü ve eğitimli bir Dersu Uzala..

Beypazarı’ndan Ankara’ya giderken, belki de yüzlerce defa önünden geçtiğim, yol kenarındaki bir ağacın yanında durduk.. arabadan indik ve ayakkabılarımıza bulaşan çamuru umursamadan badem ağacına doğru yürüdük.. hedefimiz, badem ağacını kendine konak olarak seçen Ökse Otu'ydu..

öyleymiş.. Ökse Otu’ymuş adı..Yüksek Tansiyon'a çok iyi gelirmiş..

kaynamış suyu bir dakika bekletin ve içine atın.. biraz bekleyin ve sonra da bir bardak için.. hepsi bu..

doktora gideceksin.. sıra bekleyeceksin.. doktor seni muayene edecek.. reçete yazacak.. alacaksın o reçeteyi eczaneye gideceksin.. ilacını alacaksın, düzenli kullanacaksın.. bir de üstüne katkı payı ödeyeceksin..

ne gerek var dostlar :)

bir bardak Ökse Otu Suyu...





* fotoğraf cep telefonumdan..

Saturday, December 06, 2008

Sarı Kanarya


çok değil, birkaç yıl öncesine kadar hayaldi.. sadece yabancı filmlerde olurdu.. biz ise gıpta ederdik, acaba ne zaman Türk İnsanı Helikopter Ambulans'la tanışacak diye..

Havva Teyze mesela.. Beypazarı’nın bir köyünden kalkıp, şehirdeki hastanenin aciline gelmiş.. ve tek istediği ağrılarının biran önce dinmesi..

Havva Teyze, kalp krizi geçirdiğinden habersiz...!

kolajdaki ilk fotoğrafa bakarsanız hastanın ne kadar sıkıntılı olduğunu anlayabilirsiniz.. güçlü ağrı kesicileri bile takmayan bir ağrı.. (tabii, burada bir parantez açalım, doğru bilgilendirme babında.. kalp krizinde ağrı olması şart değildir.. ağrısız kalp krizi de olabilir)

durum acil olduğu için, hemen komuta merkeziyle temasa geçiliyor ve helikopter ambulans Ankara’daki merkezinden kalkış yapıyor.. yaklaşık 100 km ötedeki Beypazarı’na ulaşması sadece 10-15 dk’sını alıyor.. biz de bu arada hastamızı transporta hazırlıyoruz..

helikopter havada göründüğünde, inişini kameraya almaya başlıyorum..
n’apalım, biz alışkın değiliz öyle; pırpır gelecek de hastamızı alıp gidecek :)

bu arada, Havva Teyze’den herşeyi özetleyen bir cümle..

“niye helikopterle gidiyorum? çok mu kötüyüm?”

biz ise, “Allah sizden razı olsun” demesini bekliyorduk :)

günün yorumu ise ambulans şoförü olan, Fenerbahçeli bir ağbimizden geldi.. sarı renkli helikopter ambulansı kastederek,

"işte, sarı kanaryam geldi" :)





* Ankara’da Helikopter Ambulans kullanımı, henüz çok yeni bir uygulama.. helikopter, Ankara’ya uzak olan yerleşimlerdeki acil hastalar için hizmet veriyor.. ancak, bunun için yeterli bir altyapı henüz yok.. Ankara’da sadece iki hastanede helikopterin inebileceği pist var ve bu pistler de sonradan hastane bahçelerine yapılan ve hastaneden kopuk pistler.. halbuki, helikopter pistlerinin hastanelerin çatı katında olması lazım, ki hasta iniş sonrası hemen hastanenin ameliyathanesine ya da yoğun bakım ünitesine alınabilsin..

yani, yapılacak daha çok iş var...!


** fotoğraflar cep telefonumdan..