Güzelim İstanbul, yine şaşırttı beni!
Ocak ayındaki kısa İstanbul tatilimde, elimde fotoğraf makinem, Laleli’den Beşiktaş’a kadar yürümüştüm. Mahmutpaşa, Eminönü, Galata Köprüsü, Karaköy ve Tophane’den geçtim.
Kendimce ilginç bulduğum ne varsa fotoğrafını çektim.
Tophane’ye geldiğimde ise ilk dikkatimi çeken bu tarihi yapı olmuştu; üzerinde bulunan çok sayıdaki bacanın güzelliği karşısında durup da bakmamak elde değildi.
Sonradan öğrendim ki, çok sayıda baca olmasının sebebi buranın bir dökümhane olmasıymış, yani bugünkü anlamıyla bir demir-çelik fabrikası.
Fotoğrafa dikkatli bakarsanız, binanın girişindeki yazının, o binanın tarihini hiçe saydığını görürsünüz. 500 yıllık tarihi olan bir binanın kapısına “Kültür ve Sanat Merkezi” yazmanın manası nedir anlamış değilim. Niye “Tophane-i Amire” demezler ve niye güzelliği karşısında durup fotoğraf çekenlerden bu binanın gerçek tarihini gizlerler?
Obama sayesinde öğrendim ki, bizim “Kültür ve Sanat Merkezi” dediğimiz yapı, meğer Tophane’ye adını veren
Tophane-i Amire Binası'ymış; yani Osmanlı İmparatorluğu’nda, İstanbul’un Fethi’nden 19. yüzyıl ortalarına kadar Osmanlı Ordusu’nun savaş toplarının yapıldığı bir dökümhane, yani bir fabrikaymış.
İşte bu binada, tam da bugün, Afrikalı Müslüman bir babanın oğlu ABD Başkanı
Barack Hussein Obama, İslam Dünyası’na yeni siyaset vizyonunu açıkladı.
Bu tarihi buluşmaya ekran karşısında da olsa tanık olmak çok güzeldi. Amerika’yı Amerika yapan belki de en önemli şey olan
Özgür Ülke İmajı’nı perçinleyen medyanın ve halkla ilişkiler uzmanlarının son yıllardaki en okkalı icraatına tanık olduk. Obama, tüm dünyanın gözü önünde savaş topu değil, siyaset döktürdü.
(CNN, BBC gibi kanallar canlı yayınladı)
Obama, karşısına üniversiteli gençleri almış ve onlara, çoktan kurgulanmış
Yeni Dünya’dan birkaç ipucu veriyordu. Bir zamanlar,
Halife’nin Ordusu’na savaş toplarının yapıldığı dökümhanede, “ABD, İslam’la savaşmıyor!” diyordu.
Kim ne derse desin, ben Obama’yı sevdim. Delikanlılığı, samimiyeti, çalışkanlığı ve nereden geldiği, onu karizmatik bir lider yapmak için fazlasıyla yeterli.
Elbette ki kişiler, tek başına
Dünya Siyaseti’ni kökten değiştiremez, ancak en azından bu acımasız siyasetin daha adil ya da daha kabul edilebilir olmasını sağlayabilir.
Bence Obama’nın biz Türklere hatırlattığı en önemli şey şudur:
Türkiye ne sadece Avrupalı'dır ne de sadece Asyalı... Ne sadece Kuzeyli’yiz ne de sadece Güneyli...
Sibirya’da da varız, Alp Dağları’nın eteklerinde de... Kuzey Afrika’da da varız, Kuzey Afganistan’da da...
Mostar’da da varız,
Kaşgar’da da...!!!