Saturday, November 01, 2008

Olamaz Mı ?


Semra Hanım’ın sunduğu bir program var, Flash TV’de.. bilmiyorum, dikkatinizi çekti mi?

geçenlerde denk geldi, kısa süreli de olsa seyretme fırsatı buldum.. genelde 50 yaş üstü bayanlar ve 60 yaş üstü bayların katıldığı bir evlilik programı..

yarışmacılar(!), öyle demek geldi içimden, bence çok da eğlenceli bir müzik eşliğinde sırayla çağrılıyor ve seçici bay ya da bayanla görüşüyorlar.. ve ilginç olan, yöneltilen soruların hep aynı olması..

eviniz var mı ?

evet ise, evinizde tek başına mısınız yoksa bakmak zorunda olduğunuz biri var mı?

çocuğunuz var mı?

evet ise, evliler mi ve kendilerine bakabiliyorlar mı?

geliriniz nedir?

yukarıdaki sorulara cevabınız varsa ve seçici bay ya da bayan da size ilgi duyuyorsa sorun yok demektir..

“buyrun sizi şöyle alalım.. siz içerde görüşün, anlaşın..”

aslında bu programın, bence, çıktıları o kadar fazla ki.. her karede hayatı sorguluyorsunuz.. her soru sizi olmadık yerlere götürüyor..

şu an bile, bu satırları yazarken bir anımı hatırladım..

il sağlık müdürlüğündeyiz ve hizmet içi eğitim alıyoruz.. hocamız insan psikolojinden bahsediyor ve bir slide gösteriyor.. slide’da demir parmaklıklarla çevrili bir oyun alanı var ve o parmaklıkların dışında çocuklar var.. çocuklar oyun alanına girebilmek için birilerinden yardım almak zorunda, aksi halde o alana girme şansları yok.. ve çocuklar bunun için ellerinden geleni yapıyor.. yalnız, çocuklardan biri oyun alanına kayıtsız ve o kendi oyununu keşfetmiş ve bir köşede kağıtlarla bir şeyler yapıyor..

hocamızın sorusu şu idi..

arkadaşlar, sizce en sağlıklı davranışı gösteren ve göstermeyen çocuk hangisi?

herkes, oyun alanına girebilmek için herşeyi yapan çocukları sağlıklı tepkiyi veren çocuklar olarak gösterirken, ben kimseyi umursamayan ve kendi oyununu oynayan çocuğu seçmiştim..

yani bana göre en sağlıklı tepkiyi veren çocuk, hoca da dahil herkese göre psikolojik desteğe ihtiyacı olandı :)

halen de o çocuğun en sağlıklı davranışı gösteren çocuk olduğuna inanıyorum!

herkesin gittiği yoldan gitmeyen ve kendi yolunu çizebilen insanları sevdim hep..
yaratıcı ve zeki insanları..

yine daldan dala mı atlıyorum yoksa :)

hayır, hiç sanmıyorum.. Semra Hanım’ın programıyla, demin bahsettiğim o küçük anekdot bence fazlasıyla örtüşüyor..

“ev, araba, düzenli gelir.. bi de fiziği düzgün olsun, tamam” diyenlere inat..

hayat o kadar da basit değil be güzelim..

o çok beğendiğin adam bir trafik kazasında yüzünü kaybederse ne yapacaksın; ya da kolunu, bacağını.. bırakıp gidecek misin?

“belli kalıpların dışına çıkalım” diyorum..

herkes için çok değerli olan bir meta bizim için değerli olmasın mesela.. ya da kimsenin bakmadığı bir şeyi başımıza taç edelim..

OLAMAZ MI?





Not: “bir süre yokum” demiştim, ama şu yasak kanıma dokundu .. yazmaya devam..

2 comments:

etki alanı said...

Aklımdan geçenleri yazmışsınız...
Bulunmaz hint kumaşları gibiler her biri...
O yaştan sonra nasıl alışacaklarını ve tümüyle alışkanlıkların oturduğu yaşamları nasıl hayatlarına katacaklarını düşünmeyen bu insanların davranışları bana çok aykırı geliyor...
Köle satışının bir başka şekli...
Günümüz modernliği...
Kötü,hem de çok kötü bir örnek,gençlerimiz için özellikle...
Herşeyin hazırını bekleyen kadınlar,ve herşeylerini yıllardır biriktirdiklerini önlerine serebilen(çocuklarının geleceğini düşünmeyen)erkekler...
Adını koyamadım bu olayın...
Sevgiyle kalın
TüTü

Timur said...

TüTü,

aynen, modern aşk diyelim buna..

"evim var, arabam var, gel aşkım" tarzı :)

halbuki bazı zorlukları birlikte aşmak güzel olan..

sevgiler